Ali ve Ayşe kardeşler çok meraklı ve maceracıydılar. Her gün yeni yerler keşfetmeye, yeni oyunlar oynamaya bayılıyorlardı. Bir gün, dedelerinin evine gittiler. Dedeleri çok yaşlı ve bilge bir adamdı. Onlara bir sürü hikaye anlatırdı.
Dedeleri onlara bir gün bahçede bir define olduğunu söyledi. Ama defineyi bulmak için bir harita gerektiğini ve haritanın da çok gizli bir yerde saklı olduğunu söyledi. Ali ve Ayşe hemen heyecanlandılar ve dedelerine haritanın nerede olduğunu sordular.
Dedeleri onlara gülümseyerek dedi ki: “Haritayı bulmak için ipuçlarını takip etmeniz gerekiyor. İlk ipucu şömine arkasında. Ama dikkatli olun, haritayı bulmak kolay değil. Bir sürü tuzak ve engel var.”
Ali ve Ayşe hemen şömineye koştular. Şöminenin arkasında bir kağıt parçası buldular. Kağıtta şöyle yazıyordu:
“Defineyi bulmak istiyorsan Merdivenden yukarı çık Kitaplıkta araştır Bir kitap sana yol gösterecek”
Ali ve Ayşe merdivenden yukarı çıktılar. Kitaplıkta bir sürü kitap vardı. Hangisinin ipucu olduğunu nasıl bulacaklardı? Ali kitapları tek tek incelemeye başladı. Ayşe ise kitaplığın yanındaki masada duran büyük bir küreye baktı.
Küreyi döndürdüğünde kürenin içinde bir düğme olduğunu fark etti. Düğmeye bastığında kitaplık birden hareket etti ve duvarda gizli bir kapı açıldı.
Ali ve Ayşe kapının arkasına baktıklarında karanlık bir koridor gördüler. Koridorda mumlar vardı ama hiçbiri yanmıyordu. Ali ve Ayşe el ele tutuşarak koridora girdiler.
Koridorun sonunda başka bir kapı vardı. Kapının üzerinde şöyle yazıyordu:
“Defineye yaklaştın ama daha bitmedi Kapının arkasında sana bekleyen Bir labirent var, çok dikkatli ol Çıkışa ulaşmak için doğru yolu bul”
Ali ve Ayşe kapıyı açtıklarında büyük bir labirentle karşılaştılar. Labirentin duvarları çok yüksekti ve içinde bir sürü yol ayrımı vardı. Ali ve Ayşe labirente girdiler ama hangi yöne gideceklerini bilemediler.
Labirentte ilerledikçe karşılarına çeşitli tuzaklar çıktı. Bazı yerlerde zehirli oklar fışkırıyor, bazı yerlerde dev kayalar yuvarlanıyor, bazı yerlerde de ateş topları atılıyordu.
Ali ve Ayşe tuzaklardan kaçarak ilerlemeye çalıştılar. Ama labirentin sonunu bulamadılar. Sürekli aynı yerlere geliyorlardı.
Ali pes etmek üzereyken Ayşe bir fikir geldi. Dedelerinin onlara verdiği kağıt parçasını çıkardı ve dedi ki: “Belki bu kağıtta bir ipucu vardır. Bak, kağıdın kenarında küçük bir harita var. Belki bu labirentin haritasıdır.”
Ali kağıda baktı ve Ayşe’nin haklı olduğunu gördü. Kağıtta labirentin çıkışına giden yolu gösteren bir harita vardı. Ali ve Ayşe haritayı takip ederek labirentin sonuna ulaştılar.
Orada başka bir kapı vardı. Kapının üzerinde şöyle yazıyordu:
“Tebrikler, defineye ulaştın Ama son bir sürpriz var Defineyi almak için Bir soruyu cevaplamak zorundasın Sorunun cevabını biliyorsan Kapıyı aç ve defineyi al Ama cevabını bilmiyorsan Kapıyı açma, yoksa pişman olursun”
Ali ve Ayşe kapının yanındaki soruyu okudular. Soru şöyleydi:
“Dünyanın en değerli hazinesi nedir?”
Ali ve Ayşe birbirlerine baktılar. Bu sorunun cevabını biliyorlardı. Çünkü dedeleri onlara bunu hep söylerdi.
Ali ve Ayşe aynı anda cevabı söylediler:
“Aile!”
Ve kapıyı açtılar.
Kapının arkasında büyük bir oda vardı. Odanın içinde altın, mücevher, inci dolu sandıklar vardı. Ama sandıkların arasında daha değerli bir şey vardı.
Dedeleri!
Dedeleri onları gülümseyerek karşıladı. Onlara sarılıp öptü. Sonra dedi ki: “Siz dünyanın en iyi dedektifleri oldunuz. Defineyi buldunuz ve soruyu doğru cevapladınız. Ama asıl define sizsiniz. Siz benim en değerli hazinemsiniz.”
Ali ve Ayşe çok mutlu oldular. Dedelerine teşekkür ettiler ve onunla beraber sandıkları açtılar. Sandıklarda bir sürü güzel şey vardı ama onlar sadece dedeleriyle vakit geçirmekten zevk aldılar.
Ve böylece Ali ve Ayşe’nin macerası sona erdi.
Yorumlar
Yorum Gönder