Jack ve Emily'nin Gizemli Mağarası
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Jack ve Emily, bir mağarada macera dolu bir yolculuğa çıkıyorlar. Bu hikayede onlara eşlik edin ve gizemleri çözmeye çalışın. (140 karakter)
Jack, cesur ve meraklı bir çocuk. Emily ise zeki ve yaratıcı bir kız. İkisi de arkadaşlarıyla oynamayı çok seviyorlar. (140 karakter)
Jack ve Emily, okuldan sonra bisikletlerine atladılar ve yakındaki ormana doğru yola çıktılar. Ormanda birçok ilginç şey vardı: renkli kuşlar, tüylü sincaplar, kocaman ağaçlar... Ama onların ilgisini çeken başka bir şeydi: bir mağara.
"Hey, bak!" dedi Jack. "Orada bir mağara var. Gidelim mi?"
Emily biraz tereddüt etti. "Bilmiyorum, tehlikeli olabilir."
"Merak etme," dedi Jack. "Biz maceraperestiz, değil mi? Belki içinde hazineler vardır."
Emily gülümsedi. "Tamam, hadi gidelim. Ama dikkatli olalım."
İkisi de bisikletlerini bırakıp mağaraya doğru koştular. Mağaranın girişi karanlık ve soğuktu. Jack el fenerini açtı ve içeri girdi. Emily de onu takip etti.
Mağara çok büyük ve derindi. Duvarlarında parlak kristaller vardı. Yerden sarkıt ve dikitler uzanıyordu. Bazı yerlerde su damlaları ses çıkarıyordu.
"Wow, burası harika!" dedi Jack.
"Gerçekten öyle," dedi Emily.
İkisi de mağarayı keşfetmeye başladılar. Bir süre sonra, karşılarına bir kapı çıktı.
"Bu ne?" dedi Jack.
"Sanırım bir kapı," dedi Emily.
"Acaba nereye gidiyor?" dedi Jack.
"Bilmem, açıp bakalım mı?" dedi Emily.
Jack kapının üzerindeki kolu çevirdi. Kapı yavaşça açıldı. Arkasında başka bir oda vardı.
"Hadi girip bakalım," dedi Jack.
"Tamam," dedi Emily.
İkisi de kapının arkasına geçtiler. Odada bir masa, bir sandalye ve bir kitaplık vardı. Masanın üzerinde ise eski bir harita duruyordu.
Kitaplıkta ise çok sayıda eski kitap vardı. Bazıları tozlu ve yıpranmıştı. Bazıları ise altın varaklı ve renkli resimliydi. Jack ve Emily kitaplığa yaklaşıp kitaplara baktılar.
"Bunlar çok ilginç görünüyor," dedi Jack.
"Evet," dedi Emily. "Acaba kimin kitapları bunlar?"
"Bilmiyorum," dedi Jack. "Belki burada yaşayan birisi vardır."
"Ya da vardı," dedi Emily.
"Ne demek istiyorsun?" dedi Jack.
"Bak," dedi Emily. "Kitapların arasında bir mektup var."
Emily kitaplıktan bir zarf aldı. Üzerinde eski yazılı bir isim vardı: Profesör Arthur Brown.
Emily zarfın ağzını açtı ve içinden katlanmış bir kağıt çıkardı. Kağıdın üzerinde el yazısıyla şunlar yazılıydı:
Sevgili arkadaşım,
Eğer bu mektubu okuyorsanız, ben artık hayatta değilim demektir. Bu mağarayı keşfettiğimde çok heyecanlanmıştım. Burada inanılmaz bir sır saklıydı. Haritayı incelediğinizde göreceksiniz. Bu mağaranın sonunda bir kapı var. Bu kapı, başka bir dünyaya açılıyor.
Evet, doğru duydunuz. Başka bir dünya. Ben oraya gittim ve gördüm. Orası, bizimkinden çok farklı bir yer. Orada, bizim hayal edemeyeceğimiz canlılar yaşıyor. Bazıları dost, bazıları düşman. Orada, bizim bilmediğimiz güçler var. Orada, bizim için büyük bir tehlike var.
Bu yüzden size bir uyarıda bulunmak istiyorum. Eğer oraya gitmeye karar verirseniz, çok dikkatli olun. Orada sizi bekleyen bir şey var. Bir şey ki, beni bile korkuttu. Bir şey ki, beni buraya geri dönmeye zorladı.
Oraya gitmek istiyorsanız, haritayı takip edin. Ama unutmayın, geri dönüş garantisi yok. Ben size sadece bir ipucu verebilirim: Anahtar, kitapların arasında.
Size iyi şanslar diliyorum.
Profesör Arthur Brown
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Yorumlar
Yorum Gönder